Bir De Benim Gözümle Bakın
Yaşanılası dünyada, Mecnun’un Leyla’sı, olur da Neşet’in olmaz mı? Hatta herkesin olduğu gibi, Onun da bir Leyla’sı vardır. Hem de daha da ayrıcalıklı. Hem de daha da hüzünlü. Hem de duygu ve düşünceler dizelere dönüşerek bağlamanın perdelerinden dökülürcesine. Hem de kaynağından akan soğuk serin sular gibi gönülleri ferahlatırcasına.
Ancak kimileri Leyla’sına olan sevgisini dizelerle dile getirebilirken kimileri de içlerinde kopan fırtınaları sessiz çığlıklarla ahlar vahlar çekerek dağlara taşlara yüklemeye çalışır. Kimileri Leyla’sına kavuşur, gönülleri birleştirerek samanlığı seyran eder. Kimileri de ne yazık ki Leyla’sına kavuşamadığından:
“ Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık.” Türküsünü söyler. İçlerindeki boşluk ise mahşere kadar sürer.
Ancak Leyla varsa insan yaşamı bir anlam kazanır. İnsanlar Leyla sayesinde üretime katılabilirler. Leyla sayesinde amaçlarına ulaşmak için çaba sarf edebilir ve hedef belirleyebilirler.
İnsan, yüreğindeki sevginin dışa yansıması olarak sosyalleşir. Toplum içinde kendisine bir sosyal statü elde eder. İnsan, Leyla sayesinde toplum içerisinde bir rol üstlenir.
Leyla varsa umut vardır, güzellik vardır, yaşam vardır. Çünkü Leyla olmazsa dünya olmaz. Leyla olmazsa yaşam olmaz. Leyla olmazsa sevgi olmaz. Sevgi olmazsa paylaşım olmaz, yardımlaşma, dayanışma ve merhamet olmaz.
Sevgi olmazsa acıma duygusu olmaz, barış olmaz, huzur olmaz. Sevgi olmazsa bencillik olur, kavga olur, savaş olur.
Neşet, Leyla’sına bir sitemle:
“ Vurdun taştan taşa Leyla’m.” derken, Daimi de umudu besler ve:
“ Ne de olsa kışın sonu bahardır.” diyerek deli gönlüne teselli verir. Karacaoğlan, sakalı olduğu için:
“ Bir kız bana emmi dedi neyleyim.” Diye yakınırken Veysel de:
“ Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa.” diyerek Leyla’sına tevazu önerir.
Veysel, bir yandan da, güzelliği ile gururlanmamasını, o güzelliğin kaynağının kendi gönlünde gizli olduğu dersini verir.
Seven sevdiğinden de şikâyet etmez aslında. Fuzuli, bu duruma dizelerinde şöyle yer verir.
“ Aşk derdiyle hoşem. El çek ilacımdan tabip.” der.
Yani dünya Leyla’ların etrafında döner. Leyla, aynı zamanda da Kerem’in Aslı’sı, Ferhat’ın Şirin’i ve Yusuf’un da Züleyha’sıdır.
Sevginin gücüne bakarmısınız? Kerem’i yakıp yandırırken, Mecnun’u da çölden çöle düşürür. Ferhat’a dağları deldiren de sevginin gücü değil mi?
Leyla’yı yakından tanıyanlar Mecnun’un bu kadar yanıp tutuşmasına bir anlam veremezler. Bir gün Mecnun’a sorarlar.
“ Ya sen bu kara kuru kızda ne buldun. Bu dünya da ne Leyla’lar var ki her biri birer ömre değer. Deyince Mecnun da onlara:
“ Siz bir de Leyla’ya benim gözümle bakın da onu öyle görün.” der.
“ Aşkın gözü kördür derler ya, insan sevdiğinin kusurlarını görmez. Aç kalın açık kalın yeter ki sevgisiz kalmayın.” denir ya. Bu söze katılmamak olası mı?
Sevgisiz pişen aş, karın ağrıtmaz mı? Sevgisiz yapılan ticaret, sevgisiz yapılan sanat, spor, eğitim, sağlık, siyaset ne kadar başarılı olabilir ki. Olmaz elbette. Tıpkı sevgisiz birlikteliklerin başarılı olamadığı ve hiç de olamayacağı gibi.
Bu sabahta aklıma bunlar geldi. Her şey gönüllerinizce gelişsin.
Yekta Aydın
Sevgilerimle.