20 Nov 2019

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz

Mustafa Kemal Atatürk, günümüzden 96 yıl önce bu sözü söylerken arkadaşları onun bu sözüne bir anlam veremiyorlardı. Peki; ne idi bu cumhuriyet? Atatürk’e göre cumhuriyet, milli egemenliğin, insan hak ve özgürlüklerinin temelini oluşturuyordu. Bu nedenle insan onuruna en çok yaraşan ve bağımsızlığı hiçbir koşul tanımadan millete veren sistemin adıydı cumhuriyet. Ülke yönetiminde ancak ve ancak halkın söz sahibi olduğu rejimin adıydı cumhuriyet. Öyleyse yeni kurulan devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmalıydı. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin özü; kayıtsız ve koşulsuz halkın kendi egemenliğini elde etme düşüncesine dayanıyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’e göre, ülkenin başına gelen felaketlerin nedenleri, halkın egemenlik hakkına sahip çıkmamasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle de eğitim yoluyla halkın bilinçlendirilmesi gerekiyordu.
Dünya bu süreçte, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir mucizesi ile tanışıyordu. Bu mucizenin adı; nüfusunun yüzde doksan beşinin okuma yazma bilmediği, çoğunluğu yaşlı, kadın, çocuk ve sakatlardan oluşan sekiz on milyonluk bir enkazdan doğan bağımsız Türkiye Cumhuriyetiydi. Türkiye Cumhuriyeti; milli mücadeleye dayalı bir ölüm kalım savaşıyla şekilleniyordu. Bu nedenle egemenlik, kayıtsız şartsız millete aitti. Hiçbir kişiye, hiçbir kuruma devredilemez, bu haktan da hiçbir şekilde vazgeçilemezdi. Artık devletin sahibi millet oluyordu.
Cumhuriyetle birlikte padişahın kulları özgür bireye, İslam ümmeti Türk Milletine ve memalik de vatana dönüşmüş oluyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, modern bir ulus devlet kurmak istiyordu. Bunun için batının emperyalist devletlerine karşı verdiği bağımsızlık savaşını kazanmıştı. Artık bundan böyle de doğunun skolastik düşüncesine karşı savaşmak zorunda olduğuna inanıyordu. Asıl bu savaşın kazanılması gerekiyordu. Bu savaşın adı ise cehalete karşı savaştı. Bu nedenle de cumhuriyet ilan edilecek ancak bu cumhuriyete sahip çıkacak nesiller yetiştirilecekti. Öyleyse bu koşullara uygun öğretmenler yetiştirilmeliydi. Eğitim seferberliği ilan edilmeli ve uygulamaya konmalıydı.
Mustafa Kemal Atatürk, müspet bilimlere önem verdiğinden bir konuşmasında:
“ Efendiler, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şeyhler, dervişler ve meczuplar devleti olamaz.” diyordu.
Millet meclisi açılmış ve mebus maaşları tartışılıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’e mebus maaşlarının ne kadar olması gerektiği sorulduğunda:
“ Mebus maaşları, bir öğretmene verilen maaştan fazla olmamalı.” diyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında Bursa’da öğretmenler derneğinde:
“ Öğretmenler, ordumuzun kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve sürdüreceksiniz. Kesinlikle de başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım sizi izleyeceğiz. Sizin karşılaşacağınız bütün engelleri kıracağız.” diyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin ilanından sonra da öğretmenlere:
“ Muallimler, cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi bekler.” diyordu.
“ Bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuş ve devrimleri de zamanı geldikçe uygulamaya koymuştu. Ne yazık ki kendisinden sonra devlet yönetimi sorumluluğunu alanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tam bağımsızlığını korumaktan aciz kalıyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerikan yardımlarına karşılık dışa bağımlı bir ülke konumuna getiriliyordu. Ülkede, eğitime müdahale edilerek kültür emperyalizmi uygulanıyordu. Köy enstitüleri kapatılarak Türk Milli Eğitimine darbe vuruluyor, Türk Silahlı Kuvvetleri de NATO’nun emrine verilerek Milli Ordu ilkesi yara alıyordu.
Gelen geçen iktidarlar sürekli eğitimle oynayarak eğitimi kendi siyasi çıkarlarına göre şekillendiriyorlardı. Eğitim adeta yazboz tahtasına dönüştürülüyordu. Fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür nesiller yetiştirmesi gereken öğretmenlerin kendi fikirlerinin, irfanlarının ve vicdanlarının hür olup olmadığının tartışılır duruma geldiği dönemler yaşanmaya başlanıyordu.
Hal buysa; öğretmenin pozitif bilimleri öğrenmesi, demokrasi bilinci kazanarak demokratik olgunluğa sahip olması, analitik çözüm yapabilecek aşamaya gelmesi, çocuk ve yetişkin psikolojisini iyi bilmesi gerekiyordu. Bu açığı ise ancak bu amaçla açılan öğretim kurumları kapatabilirdi.
Öğretmen yetiştiren kurumlar ardı ardına kapatılıyor, “ Hiçbir şey olamazsan bari öğretmen ol.” dönemi başlatılıyordu. Öyle bir zaman geliyordu ki; bu ülkenin okullarında öğretmenden başka herkes öğretmenlik yapıyordu. Ziraatçı, veteriner, tapucu, imam hatiplinin öğretmenlik yaptığı okullarda bir tek öğretmen okulu mezunları bulunmuyordu.
Vatandaş çocuğunu imam olması için imam hatip okuluna gönderiyordu. Çocuk da imam olacağım diye beklerken devlet ona hadi bakalım sen öğretmen olacaksın ya da okul müdürü olacaksın eğitimin yöneticiliğini üstleneceksin diyordu. Şaka gibi bir şeydi bu aslında. Hal buysa bu okulların müfredatları öğretmen olmalarına ya da eğitim yöneticiliğine göre değil imam olmalarına göre dizayn edilmişti. Eğitim sistemi ezbere dayalıydı. Dini eğitim alıp din adamı olmaları gerekiyordu.
Atatürk’ün kurduğu tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletini çok büyük tehlikeler bekliyordu. Artık bu ülkede “ fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür nesiller yetiştirmek” nerdeyse hayal olmaya yüz tutmuştu.
Ancak bu dünyanın en haklı bağımsızlık savaşının verildiği bu topraklarda umutsuzluğa yer yoktu. O güç koşullarda bağımsızlık savaşını kazanan o insanların torunları, hiç yoktan var edilen Türkiye Cumhuriyeti devletine sahip çıkacaklardı. Çünkü bu topraklar kolay kazanılmamış, kolaylıkla da kaybedilemezdi. Sanırım bazı çevrelerce bu kararlılık hesaba katılmıyordu.
Egemen güçlerin hesaba katmadıkları bir şey daha vardı. O da bu ülkenin insanlarının cumhuriyete sahip çıkacakları gerçeği ve kararlılığıydı. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün:
“ Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” sözü ise bu kararlılığın ipuçlarını veriyordu aslında.
YEKTA AYDIN. İSTİNYE. 29.10.2019. SALI. SAAT. 08.42.