Belli Değil
Âşık Kerem; “ Akıl ermez İskersür’le şu Melet’in işine, üç ay yazı var onu da al kat kışına.” Diye boşuna dememiş. Yine kavramların karıştığı, sapla samanın birbirine girdiği bir durum paylaşılmaya çalışılmıştır. Eskiden toplumsal kurallar, kaideler, örf ve adetler birey ve toplum davranışlarını kontrol altına alabiliyordu. Kırdan kente süregelen göç olgusu, teknolojinin gelişmesi ve iletişimin yaygınlaşması, bireylerde özgürlük arayışını tetikleyen etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Artık kırsal bölge kültür özelliklerinden vazgeçilerek kent kültürüne geçiş sürecinin yaşanması kaçınılmazdır.
BELLİ DEĞİL
Akıl ermez memleketin kışına,
Mevsim belli değil, güz belli değil.
Karlar yağmış yüce dağlar başına,
Çığır belli değil, iz belli değil.
Dururken sokarım başımı derde,
Dönüp duruyorum olduğum yerde,
Hısım akrabalar kim bilir nerde?
Üvey belli değil, öz belli değil.
Yığın yığın engel dolu önümüz,
Bu gidişle nere varır sonumuz?
Ağustosta kışa döner günümüz,
Bahar belli değil, yaz belli değil.
Kim bilir kimler var kimin yerinde,
Dengeler bozulur belli oranda,
Dostluk ve kardeşlik biter bir anda,
Karar belli değil, söz belli değil.
Ne farkı kaldı ki sağ ile solun,
Engeli bitmiyor çıktığım yolun,
Tadı değişmişte şerbetin balın
Şeker belli değil, tuz belli değil.
Gidenleri geriye de gelmemiş
Baba ocağını sorup bulmamış
Ne süreni ne biçeni kalmamış
Ekin belli değil, boz belli değil.
Ne İstanbul, ne İzmir ne Ankara,
Ne zengini belli ne de fukara,
Herkesin elinde birer sigara,
Gelin belli değil, kız belli değil.
Ağular sunulmuş bal niyetine,
Dostlarda ıramış el niyetine,
Külümüz savrulur yel niyetine,
Rüzgâr belli değil, toz belli değil.
Sevgiye saygıya benim merağım,
Kime lazım olur, kime gereğim?
Ta ezelden beri yanar yüreğim,
Alev belli değil, köz belli değil.
Yekta Hoca, adım adım yürürüm,
Karanlıktan aydınlığı görürüm,
Öyle bir noktaya bakar dururum,
Işık belli değil, göz belli değil.
YEŞİLCE. 21.11.2004