Bu sene de 22. Mesudiye kurultay toplantısı tamamlanmış oldu. Ancak insanlarımız arasında hatların daha da keskinleştiğini, ayrışmanın belirginleştiğini, birlik ve beraberliğimizin yara aldığını üzülerek gözlemlemiş bulunuyorum.
Bu dönem seçilen yerel yöneticilerimizin bu sürecin oluşmasında büyük sorumluluklarının olduğunu düşünmekteyim. Şu durumda Mesudiye’li bir aydın olarak yazık oluyor Mesudiye’ye diyebiliyorum. Kurultayda yaptığım konuşmamı sizlerle paylaşmak istiyorum.
“ Değerli katılımcılar, aynı coğrafyayı, aynı kültürü ve aynı kaderi paylaştığımız insanlarımızla, yaklaşık 22 yıldır bu kurultay toplantılarını, Mesudiye’de Temmuzun ilk cumartesi günü aralıksız gerçekleştiriyoruz. Elbette burada kurultayların gerekli olup olmadığını tartışacak değilim.
Bu toplantıların genel amaçları: Mesudiye’nin kalkınması, tanıtımı, insanlarımızın verimliliğinin artırılması, birlik ve beraberliğimizin sağlanması, gerek bölgemizde gerekse bölge dışında yaşayan insanlarımızın sorunlarının tespiti ve olası çözüm önerilerinin hayata geçirilmesidir.
Ne yazık ki son zamanlarda sivil toplum örgütleri yöneticileri ile yerel ve genel yöneticilerin, içinde bulunduğumuz toplumu, ucuz siyasi çıkarlarına ve anlamsız bireysel çekişmelerine alet etmek istediklerine tanık olmaktayız.
Bu durumun sonucu olarak da toplumda ötekileştirme, ayrıştırma ve tecrit etme olarak süregelen bir kaos ortamının doğmasını gözlemlemekteyiz.
Görev yerleri ve sorumluluk alanları bile farklı olan yerel yöneticilerimizin, birbirlerine destek olmak yerine, birbirlerini rakip olarak görmeye başlamaları ise hiç te hoş gözükmemektedir. Bu durum da halkımızın gözünden kaçmamakta, liderlerinin tavrındansa olumsuz bir şekilde etkilenmektedirler.
Haziran ayı içersinde Ordu Üniversitesi Rektörü ve yönetim kadrosu adeta bir çıkarma yaparak, Yeşilce halkıyla hesaplaşırcasına, sanki bir müjde verir gibi Yeşilce’deki yüksek okulu kapattıklarını bildirmişlerdir. İşin garip tarafı, Mesudiye Belediye Başkanı ve AKP İlçe Başkanı, ne yazık ki rektörün yanında ve Yeşilce halkının karşısında yer alabilmişlerdir.
Mesudiye bir ağaçsa, Yeşilce, Topçam, Üçyol ve diğer köyler bu ağacın dalları durumundadır. Eğer ağaç dalları ile gürlüyorsa, dalları kırılan ağaç gürleyemeyecektir.
Yeşilce’nin cezalandırılması, Mesudiye’nin ayağına kurşun sıkmasıdır. Eğer yüksek okulun kapatılması ile Yeşilce Belediye Başkanı Feyzi Ünal siyaseten cezalandırılmak isteniyorsa, bunun faturasının Feyzi Ünal’a değil, Yeşilce halkına dolayısıyla Mesudiye halkına kesileceği bilinmelidir. Çünkü Yeşilce deki yüksek okulu Feyzi Ünal açmamış, öğrenci yurdunu da Feyzi Ünal inşa etmemiştir. Tamamen Yeşilce halkı tarafından tamamlanmıştır.
Yeşilce de yüksek okul açılırken, ilçe kaymakamı, çevre belediye başkanları, siyasi parti yöneticileri, muhtarlar ve sivil toplum örgütü yöneticileri, Yeşilce Belediye Başkanı ve halkının yanındaydılar.
Yüksek okul kapatılırken de ben şahsen ilçe kaymakamını, çevre belediye başkanlarını, milletvekillerini, siyasi parti yöneticilerini, muhtarları Yeşilce Belediye Başkanının yanında görmek isterdim.
Ne yazık ki iyi gün dostlarını kara günde görmek pekte olası gözükmüyor. Ayrıca bu kadar ön plana çıkarılan Yeşilce’ye, çevresel desteğin sağlanamamış olması da oldukça düşündürücüdür.
Yeşilce Halkı, ötelenmiş, yaralanmış, kırılmış ve gücendirilmiştir. Bin bir emek ve öz veri ile öğrenime hazırladığı okulunu geri istemektedir. Bu sorumluluk da Mesudiye Kurultayının bir görevi olmalıdır diyor saygılarımı sunuyorum.”
Değerli okurlarım konuşmamı paylaşmış oldum. Sizin için bu ayki seçmiş olduğum şiirimi de beğenilerinize sunuyorum. Hoşça kalın dostça kalın.
SENCE!
Dünya denilen yer insanoğlunun
Ölüp gittiği yer değil mi sence?
Olanca işlerin garip başına
Gelip çattığı yer değil mi sence?
Dolanır dururum köşe bucağı
Sevginin kaynağı ana kucağı
Yiğidin mekânı baba ocağı
Duman tüttüğü yer, değil mi sence?
Sevgidir yaşamın temel direği
Sevgisiz yaşamın var mı gereği?
İnsanın sevgiye açık yüreği
Kalbin attığı yer değil mi sence?
Yaz bahar ayları kara kışıysa
Soğan ekmek sofradaki aşıysa
Bir ömür törpüsü can yoldaşıysa
Sözün bittiği yer değil mi sence?
Yekta Hoca nerde dostlarım hani?
Yaşarken mezara koymuşlar beni
Seven için sevdiğinin sol yanı
Umut ettiği yer değil mi sence?
2012 AĞUSTOS AYI AYLIK YAZI YEKTA AYDIN