Annem
Dün annemi Ordudaki yaşam alanına götürdüm. Yaz boyunca Yeşilce de yanımızdaydı. Kendi kendine yürüyüşünü yapıyor, yakınlarına da ziyarette bulunuyordu. Annemle olan diyaloglarımızda nedense işi tatlıya bağlayamazdık.
Annem 86 yaşında kendine göre doğruları olan, iktidarı ve gücü elinde bulundurmak isteyen ve yaşama sıkı sıkıya bağlı, sahiplenme duygusundan vazgeçmeyen hırslı bir insandır.
Belediye başkanlığım döneminde yapımına emek verdiğim Yeşilce - Çambaşı arasındaki yolda ilerlerken bir yandan da ana oğul diyalogumuz devam ediyordu.
“Anne, bu yolu yapanlardan, yaptıranlardan Allah razı olsun diyorlar. Bak bu yoldan yakın bir zamana kadar göç kızakları bile zor geçiyordu. Şimdi kereste yüklü tırlar son süratle gidiyor.” dediğimde, annem beni duymuyordu. Bana karşılık o da;
“ Ya harman yanına ya da eski evin yerine bir ev yapsak.” diyordu. Ben ise;
“ Anne bak yol kaymak gibi. Binlerce insan başkanım seni doğurandan Allah razı olsun diyor.” dediğimde annem;
“ Oğul demirden ucuz bir ev yapılıyormuş. Bizde ondan yapsak nasıl olur. Senin tanıdıkların vardır.” diyordu. Bunun üzerine ben anneme;
“ Anne Orduda evin var. Yeşilcede evin var. Şimden sonra bunları düşünme. Rahatına bak.” dediğimde ise annem;
“ Oğul orda saclar vardı, kalın tahtalar vardı. Ona ne diyolar. Tamın kapısını sürgüledim mi sürgülemedim mi iyice de bilemiyorum. Suyu iyice kapattın mı? Bi daha bak oğul. Seneye ya gelirim ya da gelemem.” diye tembih ediyordu.
Annem, haberleri dizi filmleri kaçırmıyor, ülkenin gidişatını beğenmiyor ve yöneticileri de eleştirmekten vazgeçmiyordu. Orduya gidene kadar belki de yüzlerce kez“ İllallah” diyordu. Namazını niyazını da ihmal etmiyordu. Sürekli;
“ Ben ne bileyim, ben bilmiyorum.” dediğinde ise ben de anneme;
“ Anne bilmiyorsan bilmiyor gibi davran. Biliyorsan da biliyor gibi davran ki biz de ona göre hareket edelim.” diyordum. Annem yine devam ediyordu;
“ Oğul, sakın Euzu Besmele çekmeden dışarı çıkma. Dışarı çıkarken de önce sağ ayağını atmayı unutma. İşlerin ters gider sonra.” demeyi ihmal etmiyordu.
Kısacası annem işin kolayını bulmuştu. Yeri gelince bilmiyor gibi davranabiliyor, yeri geldiğinde ise her şeyi herkesten çok iyi biliyordu.
Velhasıl annemle birbirimizi duymuyorduk. Herkes kendi bildiğini okuyordu.
Ne ise onu Ordu’ya yerleştirip ihtiyaçlarını giderdikten sonra iyi partinin Ordu’daki kurucu eski il başkanı değerli dostum şair yazar avukat Tevfik Karabulut’u ziyaret ettim. Benim de içinde bulunduğum ordu şair ve yazarlar antolojisini şahsıma sunmasından son derece mutluluk duydum.
Aynı gün Yeşilceye dönerken Eylül ayının hüznünü de yalnızlığımla örtüştürürken hayli duygusallaştığımı söyleyebilirim. Eriçok tepesini görüntüleyerek, heybetini kalıcı kılmak istedim.
Yurdun dört bir yanındaki bu ülkenin en vefakâr, en cefakâr meslek gurubunu oluşturan sevgili öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyor, her şeyin gönüllerince gelişmesini diliyorum. Saygı ve sevgilerimle.
YEKTA AYDIN. MESUDİYE GAZETESİ 2018 KASIM AYI KÖŞE YAZISIDIR.
YEKTA AYDIN. ORDU. 21 EYLÜL 2018.