23 Nov 2019

CHP' nin Kuruluşu

9 Eylül 2018 tarihinde CHP’nin 95. Kuruluş yıl dönümü kutlandı. Günümüzden yaklaşık bir Asır’a yakın bir zaman dilimi içersinde siyasi mücadele yürüten, halen de ülke gündeminde kalmayı başaran CHP’ni kutlamak, sanıyorum kralın hakkını krala vermek olacaktır.
Bilindiği gibi; CHP, M. K. Atatürk’ün öncülüğünde “ Cumhuriyet Halk Fırkası” adı altında 9 Eylül 1923 yılında “Halkçılık” esasına dayanan bir siyasi kurum olarak ortaya çıkmıştı. Bu oluşumla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilelebet payidar kalacaktı. CHP ile cumhuriyet rejimine, Atatürk’ün devrimlerine ve ilkelerine sahip çıkılacaktı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimcilik ilkeleri geliştirilecek ve kalıcı hale getirilecekti. Toplumun demokratikleşmesi için toplumsal alt yapı çalışmaları tamamlanacaktı. Bu duruma göre CHP; Atatürk’ün devrimlerinin güvencesi ve Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de sigortası konumunda bulunuyordu.
Cumhuriyetin kurucusu M. K. Atatürk; “ Bağımsızlık benim karakterimdir.” derken, tam bağımsızlık esasına dayanılarak kurulan CHP’nin kuruluş felsefesine güveniyordu. CHP, Halkın partisi olacak, içte ve dışta halkın haklarını korumak için mücadele edecekti. Zaten cumhuriyet rejimi de halkın egemenliğine dayanmıyor muydu?
Günümüze gelindiğinde ise Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden, dünya görüşünden ve bakış açısından hayli uzaklaşılmış olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu yozlaşmada Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, Doğruyol Partisi, Refah Partisi, MHP ve AKP gibi sağ muhafazakâr partilerin elbette ki çok büyük payları vardı. Çünkü bu partiler belirli zaman aralıklarında ülke yönetiminde söz sahibi olan partilerdi. Genelde de dini siyasi çıkarlarına alet ediyorlardı. Hatta son on altı yıllık dönemde tek başına iktidar olan AKP’nin sorumluluğu oldukça fazlaydı.
Bu dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulmuş, FETÖ Terör örgütü devletin içine sızmış, ekonomi dibe vurmuş, dolar yedi liraya ulaşmış, iç ve dış borçlar ödenemeyecek duruma gelmiş, hukuk siyasallaşmış, parlamenter demokratik rejimden vazgeçilerek tek adam rejimine geçilmiş ve cumhuriyetin kazanımları teker teker heder edilmişti. Bunların hepsi doğruydu. Peki, halen CHP’nin özeleştiri yapmasının zamanı gelmemiş miydi? Bu gelişmeler karşısında onun hiç mi sorumluluğu yoktu?
Atatürk’ün sağlığında; “ Kuzey komşumuzla olan ilişkilerimizin çok zorunlu olmadıkça bozulmaması gerekir.” uyarısına rağmen, ölümünden hemen sonra ulusal bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz Batılı emperyalist güçlerle (İngiltere – Fransa) ittifak yaparak onlara karşı olumlu bir yaklaşım gösteren İsmet İnönü’nün hiç mi sorumluluğu yoktu?
Ayrıca Sivas kongresi koşullarında bile; “ Himaye ve manda kabul edilemez.” kararı alındığı halde, Truman doktrini paralelinde köy enstitülerinin kapatılması koşuluyla Marşhal yardımını kabul ederek, Amerikan emperyalizminin güdümüne girmeyi ve ABD’nin eğitime müdahalesiyle kültür emperyalizmine yol açan girişimini kabul eden İsmet İnönü’nün hiç mi sorumluluğu yoktu?
Küresel emperyalist güçlerin bilinçli olarak ülkemizin kalbine yerleştirdiği FETÖ terör örgütüne ılımlı yaklaşan ve onun kurduğu okulları ve dershaneleri bir tehlike olarak görmeyen halkçı Bülent Ecevit’in hiç mi sorumluluğu yoktu?
1990lı yıllardaki yerel yönetim seçimlerinde CHP, SHP, DSP olarak uzlaşamayan ve seçimlere ayrı ayrı girerek büyük kentlerdeki belediye başkanlıklarını Refah Partisine kaptıran sosyal demokrat parti yöneticilerinin hiç mi sorumlulukları yoktu?
Zamanın cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in, milletvekili olmadan başbakan olunamayacağı yaklaşımından hareketle muhtar bile olamaz denilen şimdiki cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın sözde demokrasi adına Siirt’ten seçime sokularak parlamentoya girmesi için olağanüstü gayret sarf eden ve meclis grubunda da “ Erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet, yapıyorum var mı itirazı olan?” diyen, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın hiç mi sorumluluğu yoktu?
Bence hepsinin de sorumlulukları vardı. Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin de sorumluluğu vardı. Yoksa eğer bu ülke iyi yönetilemiyorsa CHP neden iktidar alternatifi olamasındı. Parti içi demokrasi işletilemiyor, CHP, unu kuru tuzu kuruların partisi olma görüntüsünden kurtulamıyordu. Partiye, devletin yanında değil milletin yanında olduğu izlenimi verilemiyordu. Öyleyse CHP’nin geçmişi ile hesaplaşarak üzerindeki bagajları gözden geçirmesi ve yenilenmesi gerekmiyor muydu?

AKLA GELEN BAŞKA SORULAR DA VARDI
Bazı çevrelerin dile getirdiği gibi gerçekten de;
  • Bu ülkenin iktidar değil de muhalefet sorunu mu vardı?
  • CHP değişirse Türkiye’de değişir miydi?
  • On yıllardır genel ve yerel seçimlerde istenilen sonuca ulaşamayan CHP kendisini başarılı mı buluyordu?
  • Cumhuriyet Halk Partisi, halksız partiye mi dönüşmüştü?
  • CHP de, parti içi demokrasi neden işletilemiyordu?
  • CHP Yöneticileri kendi koltuklarını korumak için harcadıkları enerjinin yarısını, ülke yönetimine talip olmak için neden kullanamıyorlardı? CHP, bu ülkenin geleceğinden daha mı önemliydi?
  • Bu ülkede siyasi iktidar tarafından mağduriyete uğratılan halk kesimlerinin örgütlenmesi o kadar mı zordu?
  • İnandırıcılığını kaybeden iktidara karşı halkın güvenini sağlamak, dürüst siyaset yapmak, sosyal belediyecilik yapmak, hak hukuk ve adaletin yerine getirilmesi için vatandaşa hukuki destek sağlamak o kadar mı zordu.
  • Halk partisinin halka inmesi, onun değer yargılarına sahip çıkması, işçi emekçi ve dar gelirlilerin haklarının korunması için inandırıcı bir çabanın gerçekleştirilmesi o kadar mı zordu?
  • Geçmişte CHP ne oy verenlerle siyasi ve gönül bağlarının koparılmaması gerekmez miydi?
  • Büyük kentlerin varoşlarında oturan kırsal kesim kökenli milyonlarca insanın yaşam biçimleri, gereksinimleri ve öncelikleri konusunda araştırma yapmak ve sorunlarına çözüm önermek o kadar mı zordu?
  • Gerek kırsal kesimin ve gerekse de kente göç edenlerin büyük bir bölümünün karşı karşıya bulunduğu mülkiyet sorunlarının çözümü konusunda neden bu kadar kayıtsız ve ilgisiz kalınıyordu?
  • Atatürk’ün Türkiye’sinde; cumhuriyetçiliği, milliyetçiliği, devletçiliği, halkçılığı, laikliği ve devrimciliği savunmak ve onun mücadelesini vermek o kadar mı zordu?
  • Yirmi birinci yüz yılda demokrasi, insan hak ve özgürlükleri mücadelesini vermek o kadar mı zordu.
  • Üniversitelerin özerkliğini, hukukun üstünlüğünü, halkın haber alma özgürlüğünü savunmak, o kadar mı zordu?
  • Anayasanın muhalefete tanımış olduğu hak ve yetkiler gereği gibi kullanılabilmiş miydi?
  • Parlamento gereği gibi işletilebilmiş miydi?
  • CHP li belediyelerde sosyal belediyecilik ilkesi yerine getirilmiş miydi?
  • Seçimlerde yerel ve genel yöneticileri genel merkez mi yoksa halk mı belirliyordu? Halk, kendi yöneticilerini kendisi seçebiliyor muydu?
  • Halkın temsilcilerini belirlemede liyakat sistemi gözetiliyor muydu?
  • Çağın değişen koşullarına göre siyaset üretilebiliyor, güncelleştirilebiliyor muydu?
  • Yoksa CHP de de siyasetin genel hastalığı olan parayı veren düdüğü çalar anlayışı mı yürürlükteydi.
  • Yüz yıllık tecrübesi olan CHP, seçim güvenliğini sağlamakta aciz mi kalıyordu. Seçim sandıklarını korumakta güçlük mü çekiyordu.
  • CHP, iktidarın anayasaya uymayan davranışlarını engellemede çaresiz mi kalıyordu.
  • CHP, muhalefet görevini yapmakta güçlük çekiyorsa, yoksa iktidarın dümen suyuna mı giriyordu. Yoksa iktidar muhalefeti de mi dizayn ediyordu?
  • Ülkede ekonomik krizin yaşandığı, iktidarın güç durumda kaldığı bir dönemde bile muhalefet, gündem belirleyemiyor ve halka umut aşılayamıyor muydu?
  • Başka demokratik ülkelerde kıyamet koparabilecek öyle ilginç olaylar karşısında muhalefetin bu denli sessiz kalması, nasıl açıklanabilirdi?
  • Ülkede; parlamenter demokratik sistem sonlandırılmış, tek adam rejimine geçilmiş, dolar bir yılda üç liradan yedi liraya çıkmış, ülke ekonomik krizin göbeğine oturmuş, yargıya güven kalmamış, eğitim milli olmaktan çıkarılmış ve ülkede seçim güvenliği tartışılır duruma gelmiş. Ülkenin bu koşullara sürüklenmesi karşısında muhalefet partilerinin bu denli işlevsizliği, ilgisizliği ve sorumsuzluğu nasıl açıklanabilir acaba?

YEKTA AYDIN. ORDU MESUDİYE GAZETESİ 2018 EKİM AYI KÖŞE YAZISI.