Daylı Köyü, insanlarının çalışkanlığı ve birbirlerine tutkunluğu ile öne çıkmış, kırdan kente göç kervanına katılmış Mesudiye’nin büyük bir köyüdür. Niksar ve İstanbul’da yoğun bir şekilde Daylı’lılara rastlamak olasıdır. Kız kardeşim Mehri Aydın’da Daylı’da bir dönem öğretmenlik yapmıştır.
1960’lı yıllardır. İhsan Hoca Daylı Köyünde öğretmendir. Reşadiye, Mesudiye futbol maçında İhsan Hoca, Mesudiye’de futbol oynamaktadır. Reşadiye Kaymakamı da karşı takımda yer almaktadır. Maç esnasında kaymakam, İhsan Hocayı geçemeyince;
-“ Ben Reşadiye’nin kaymakamıyım.” diye çıkışır. Artık İhsan Hoca’yı kim tutar;
-“ Ben de Daylı’nın valisiyim.” der.
İnsanların, nerde nasıl ne zaman başlarına ne iş geleceği hiçte belli olmamaktadır. İhsan Hoca, benim de dayımdır. Bundan on gün önce İstinye Pınar Mahallesindeki evinden gezinmek için sokağa çıktığında, elinden düşen tespihini almak için eğilir. Orada yığılıp kalmıştır. Ulus’taki Liv Hospital Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde yatmaktadır. Durumu da oldukça ciddidir. Umut ediyorum sevgili dayıcığım sağlığına kavuşur.
İhsan Hoca, askerdir. Komutan içtimada;
-“ Enstrüman çalan er öğretmenler iki adım öne çıksın.” dediğinde o da öne çıkmıştır. Kimisi bağlama, kimisi de mandolin çaldığını söyler. Sıra İhsan Hoca’ya geldiğinde:
-“Ben radyo çalarım.” der. Artık komutan sinirlenmiş ve burnundan solumaktadır.
İhsan Hoca bir dağ köyünde öğretmendir. İlköğretim müfettişi denetleme yapmaktadır. Günlük ve yıllık planların nerde olduğu sorulunca, İhsan Hoca, masada ki çekmecenin gözünü işaret eder. Müfettiş masanın gözünü çekince adeta donakalmıştır. Çıplak bir tabanca müfettişin şoka girmesine yetmiştir. Müfettişi rahatlatmak bu dağ köyünde yinede İhsan Hoca’ya düşmüştür.
İhsan Hoca, sosyal yaşamı renkli, hareketli, kendine özge bir yaşam biçimi olan, hayatı dolu dolu yaşayan sıra dışı bir insandır. Arkadaşları ile poker oynadığı ya da meyhanede eğlendiği bir anda bir olaya tanık olmuş, ertesi gün ifadesine başvurulmak üzere hâkim karşısına çıkarılmıştır. Üzerinde İngiliz kilotu bir pantolon vardır. Saçı sakalıda uzamış bir durumdadır. Bu haliyle sanki bir kabadayı görüntüsü vermektedir.
Mesleği sorulunca “ öğretmen” yanıtını alan duruşmayı yöneten bayan hâkim, adeta gülme krizine tutulmuş, İhsan Hoca’yı hafife almıştır. İhsan Hoca’ya ifadesi sorulduğunda;
-“ Böyle ciddiyetten uzak bir hâkime ifade vermeyi de düşünmüyorum.” der. Beklenmeyen bu durum karşısında bayan hâkimin davadan çekilmesinden başka çıkar yolu da kalmamıştır.
Belediye başkanımız merhum Sönmez Yılmaz konuğumuzdur. İhsan dayım da davetlimdir. Yemekte saatler ilerlemekte dayım da benim yanımda sessizce gözlem yapmaktadır. İki arkadaşımızın gerçekten de uzun bir zaman sürekli konuşarak yemeğe katılanları teslim almasına dayanamayarak tepki gösterir;
_” Ulan ben kendime deli dedirene kadar elli sene uğraştım. Benim sesim soluğum çıkmıyor da size ne oluyor?” diye tepki gösterince dikkatleri üzerine çekmez mi? Hepimiz gülmekten adeta yerlere yıkılırız. Artık ortalık sakinleşmiştir.
Sevgili dayım İhsan Karaduman’ı Yeşilce de yazınki düğünlerde horanın başında görmek umuduyla bu ayki şiirimi paylaşmak istiyorum. Hoşça kalın dostça kalın.
KÖYLER BİZİMDİR!
Ne kadar da senden ayrı kalsak da,
Karlı buzlu geçen aylar bizimdir.
Yazın çekilip de baharın coşan,
Boz bulanık akan çaylar bizimdir.
Nasıl güvenilir yabana ele,
Bağımız bahçemiz gitse de sele,
Zorunlu olarak terk etsek bile,
Nöbet beklenilen köyler bizimdir.
Yerin yurdun tek sahibi bilinen,
Bir emriyle kapısına gelinen,
Toprakları ellerinden alınan,
Tarihe karışan beyler bizimdir.
Gönül gözü ile bakıp da gören,
Var mı ki özünü ortaya süren,
Kendi kendisine çok zarar veren,
Akıl sır ermeyen huylar bizimdir.
Yekta Hoca taşlar varır yerine,
Zamanla yer bulur işler derine,
Yollara düşüp de körü körüne,
Sandığa atılan oylar bizimdir.
Yekta Aydının 2013 Nisan Ayı Köşe yazısıdır.